BURUN

Burnu büyük, diye gururlu insanları anlatmak için söylüyoruz.
"Onun burnu Kaf Dağı'nda-kendini beğenmişin bir o" diyoruz mesela.
Burnumuz ilginç bir organ.
İçerisinde vücudumuzda var olan tüm dokulardan örnek var.
Kan damarları, sinirler, kemikler,  kıkırdaklar, salgı yapan bez dokuları, deri, yağ dokusu,  iç yüz örtüsü olarak mukoza dediğimiz doku ve benzerleri.
Böylece saydığım tüm dokuların  tümörleri burunda gelişebilir.
Nefes almamıza yarıyor ve soluduğumuz havayı bir süzgeçten geçiriyor. Isıtıyor, nemlendiriyor.
Esas olarak burun nefes almaya yarayan bir organdır ve öyle olmalıdır. Eğer tersi olursa yani burun yerine ağızdan nefes alırsak  bu sağlıklı olmaz.
"Aman ne olacak yani öyle de olur böyle de olur" demeyin.
Burundan yemek mümkün olmasa da su içebilir insan ama bu sağlıklı bir yol sayılamaz ve değişik sorunlara yol açacaktır.
İki tane burnumuz yok gibi gözükse de iki burun deliğimiz var ve böylece her iki burun deliğinin aynı anda eşit oranda çalışmadığına şahit olmuşsunuzdur. Bir taraf çalışır bir taraf dinlenir. Buna "nazal siklus" diyoruz. Yani,  burun  iş döngüsü.
Kokuyu da burun vasıtasıyla alıyoruz ve koku alamadığımızda tad duyumuz  da zayıflıyor.
Burun ameliyatı çok sık yapılmakla beraber her zaman başarılı olunan bir ameliyat değildir.
Öyle söylerler ki  "burun ameliyatı yapmak kolaydır, ama güzel sonuç almak zordur".
İyi yapılmış bir burun ameliyatı 5 yeni hasta getirirmiş ama kötü yapılan bir ameliyat 25 yeni hastanın yolunu kesermiş.
Bir de "burunda 1 mm gerçek hayatta 1 mil demektir" derler.
Güzel burun ameliyatı yapma  becerisi kazanan cerrahlarda burun büyümeye başlar, derken biraz daha yol alınca bunun sıradan bir cerrahi yardım sayılmasının gerekliliğini anlarlar. Yolun sonu gözükünce insanın anlayışı artar. Yolun sonunu görmek ise kısmettir.