Ana içeriğe atla
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEijuq05ysSuf2dy98w9TCjsXZRZZ04IdEF1gUpKp_NjoUX7VzFQx8gt368Y82l5AYybTH4a3ZMpbAw3YtzrPtdeL8eD0xZImx2j-Tn4Qkydumt5Z4WWVY0qcugOyHCVNkE4P7etY-yVVkQh/s320/IMG_20170123_204642_254.jpg)
Filep kelimesi Hollanda’ca kökenlidir. Öyle
söyleniyor ki Hollandalılar 17. Yüzyılda dünyanın kargosu imişler. Yani her
yere taşımacılığı onlar yapıyorlarmış. Böylece gittikleri limanlara sadece
eşyaları değil, kelimelerini de götürmüşler. Filep kelimesini de böylece
onlar taşımışlar. Örneğin Japon dilinde
mesu, bistüri demektir ve kökeni
Hollandaca’dır. Yine Japoncada müzik kutusuna orugouru adı verilir bu da
Hollandaca orgel’den geliyor. Ancak bu müzik kutusu ile Japonca’nın ve pilastik
cerrahinin çok şaşırtıcı bir ilişkisi daha var. Bunu anlatmaya geçmeden şunu itiraf etmek isterim: ben kendi
adıma filep kelimesi ile ilk kez
karşılaştığımda tıp fakültesi 5. Sınıf öğrencisiydim. Aradan 20 yıldan fazla
bir zaman geçti ve öğrendim ki aslında ana dilleri İngilizce olan insanlar, filep kelimesi ile taa anaokulundan itibaren karşılaşmışlar. Bizim
dilimize biliyorsunuz FLAP, FLEP olarak
Türkçe sayılmış. Ben kendimi tutamıyor ve diyorum ki sadece A’yı E yapmak
yer,ne bir de F’den sonra İ konsa daha doğru olmaz mıydı?
Ana dili İngilizce olan insanlar bakın
nerelerde flap kelimesini kullanıyorlar:
Çocukların okudukları ve 3 boyutlu kitap hissi
verdiren sayfalarının içinde açılır ve uzanır fotoğraflar içeren masal kitaplarına flap-book diyorlar ve bir çocuk bununla ilkokulda
karşılaşıyor. Arabanın
çamurluğuna “mud flap” diyorlar ve sanayideki insan da filep
kelimesini duymuş bilmiş oluyor.
Mobilya almaya gidince “flap designed
furniture”larımız var bakmaz mısınız
diyorlar.
Ders salonlarımızı dolduran sandalye sehpaları
da flap olarak adlandırılıyor.
Örnekleri
siz de çoğaltabilirsiniz. Şimdi Japonca’ya geçmek istiyorum. Japonlar her ne
kadar bisturiye Hollandaca kökenli bir kelimeyi kullanarak mesu diyorlarsa da
filebe flap demiyorlar ve hiben diyorlar. Hiben şöyle yazılıyor:
皮弁
Buradaki
ikinci harf-kelime, müzik kutusundaki
dilleri anlatırken de karşımıza çıkıyor:
弁
Başına
deri eklenince oluyor hiben ve bizim filep dediğimiz şey.
皮弁
Bunları
şunun için yazdım: eğer biz filep dokusuna isim veren ülkenin insanları
olsaydık, yada kendisi ile sonradan tanışmış olsak bile ona kendi dilimizde bir
isim yakıştırabilseydik, bu daha güzel olurdu. Şimdi bizim,
yaptığımız bazı fileplere İstanbul filebi ismi takıyor olmamız, bir doku
dolgusu ameliyatına “Turkish delight” diye isim veriyor olmamız herhangi bir kıymet arzetmiyor. Ben bunu şuna
benzetiyorum: bazen uzmanlık sınavı öncesi adayların verdikleri tezlerin
önsözlerini okuduğumda, nişanlısına, eşine
sevgi sözleri yazan arkadaşlar gördüm. Oysa nişanlına, sevgiline eşine
sevgi sözlerini söyleme yeri burası değil. Alan de Botton bir kitabında şöyle
der: “Yatak odasındaki felsefeci en az
diskodaki felsefeci kadar gülünçtür.”
Filep
demek asılı duran, bir kenarından ana gövdeye bağlı olan
şey demektir. Mesela dil gibi. Kıravat gibi. İnsanın kolu bir filep
olarak algılanabilir, yarım ada şeklinde filep. Ada şeklinde de filep olabilir.
Ada şeklinde filep dendiğinde, doku ile
vücudun ilişkisinin deri altı dokular aracılığı ile veya sadece damar sinir
paketi ile olduğu durum anlaşılır. Pilastik cerrahide bilimsel bir tarif yapmak
istediğimizde şöyle demeliyiz: bir filep, kanlanması iyi veya kötü olan bir
defekt alanı onarmak için tıransfer edilen ve içerisinde defekt alanın
ihtiyaçlarına göre farklı dokuları barındıran, halihazırda bir dolaşımı olan
veya tıransfer sonrası hemen kurulacak olan, bir boşluğu doldurmaya yarayan bir
yarayı kapatmaya yarayan dokulara filep
diyoruz.