FİLEP-FLAP-FLEP


Filep kelimesi Hollanda’ca kökenlidir. Öyle söyleniyor ki Hollandalılar 17. Yüzyılda dünyanın kargosu imişler. Yani her yere taşımacılığı onlar yapıyorlarmış. Böylece gittikleri limanlara  sadece   eşyaları değil, kelimelerini de götürmüşler. Filep kelimesini de böylece onlar taşımışlar.  Örneğin Japon dilinde mesu,  bistüri demektir ve kökeni Hollandaca’dır. Yine Japoncada müzik kutusuna orugouru adı verilir bu da Hollandaca orgel’den geliyor. Ancak bu müzik kutusu ile Japonca’nın ve pilastik cerrahinin çok  şaşırtıcı bir   ilişkisi daha var. Bunu anlatmaya  geçmeden şunu itiraf etmek isterim: ben kendi adıma  filep kelimesi ile ilk kez karşılaştığımda tıp fakültesi 5. Sınıf öğrencisiydim. Aradan 20 yıldan fazla bir zaman geçti ve öğrendim ki aslında ana dilleri  İngilizce olan insanlar, filep kelimesi ile  taa anaokulundan itibaren karşılaşmışlar. Bizim dilimize biliyorsunuz FLAP,  FLEP olarak Türkçe sayılmış. Ben kendimi tutamıyor ve diyorum ki sadece A’yı E yapmak yer,ne bir de F’den sonra İ konsa daha doğru olmaz mıydı? 

Ana dili İngilizce olan insanlar bakın nerelerde flap kelimesini kullanıyorlar: 

Çocukların okudukları ve 3 boyutlu kitap hissi verdiren sayfalarının içinde açılır ve uzanır fotoğraflar içeren  masal kitaplarına flap-book  diyorlar ve bir çocuk bununla ilkokulda karşılaşıyor.   Arabanın çamurluğuna  “mud flap”  diyorlar ve sanayideki insan da filep kelimesini duymuş bilmiş oluyor. 

Mobilya almaya gidince “flap designed furniture”larımız var  bakmaz mısınız diyorlar.

Ders salonlarımızı dolduran sandalye sehpaları da flap olarak adlandırılıyor.

Örnekleri siz de çoğaltabilirsiniz. Şimdi Japonca’ya geçmek istiyorum. Japonlar her ne kadar bisturiye Hollandaca kökenli bir kelimeyi kullanarak mesu diyorlarsa da filebe flap demiyorlar ve hiben diyorlar. Hiben şöyle yazılıyor:


皮弁


Buradaki ikinci harf-kelime,  müzik kutusundaki dilleri  anlatırken de  karşımıza çıkıyor:

Başına deri eklenince oluyor hiben ve bizim filep dediğimiz şey.

皮弁


Bunları şunun için yazdım: eğer biz filep dokusuna isim veren ülkenin insanları olsaydık, yada kendisi ile sonradan tanışmış olsak bile ona kendi dilimizde bir isim yakıştırabilseydik, bu daha güzel olurdu. Şimdi  bizim,  yaptığımız bazı fileplere İstanbul filebi ismi takıyor olmamız, bir doku dolgusu ameliyatına “Turkish delight” diye isim veriyor olmamız  herhangi bir kıymet arzetmiyor. Ben bunu şuna benzetiyorum: bazen uzmanlık sınavı öncesi adayların verdikleri tezlerin önsözlerini okuduğumda, nişanlısına, eşine  sevgi sözleri yazan arkadaşlar gördüm. Oysa nişanlına, sevgiline eşine sevgi sözlerini söyleme yeri burası değil. Alan de Botton bir kitabında şöyle der: “Yatak odasındaki felsefeci en az diskodaki felsefeci kadar gülünçtür.”

Filep demek asılı duran, bir kenarından ana gövdeye bağlı  olan   şey demektir. Mesela dil gibi. Kıravat gibi. İnsanın kolu bir filep olarak algılanabilir, yarım ada şeklinde filep. Ada şeklinde de filep olabilir. Ada şeklinde filep dendiğinde,  doku ile vücudun ilişkisinin deri altı dokular aracılığı ile veya sadece damar sinir paketi ile olduğu durum anlaşılır. Pilastik cerrahide bilimsel bir tarif yapmak istediğimizde şöyle demeliyiz: bir filep, kanlanması iyi veya kötü olan bir defekt alanı onarmak için tıransfer edilen ve içerisinde defekt alanın ihtiyaçlarına göre farklı dokuları barındıran, halihazırda bir dolaşımı olan veya tıransfer sonrası hemen kurulacak olan, bir boşluğu doldurmaya yarayan bir yarayı kapatmaya yarayan  dokulara filep diyoruz.