ÖĞRENMEK VE ÖĞRETMEK

 

        



  

           Giderek artan,  içi boş özgüvenli insanlarla ilgili bir saptama değil bu. Öğretmek işi, başkalarına bir hakikati anlatmak işi,  çok beyhude.

           

           Doktorluk ve tıp eğitim-öğretimi de bunlara uzak değil. Kendi adıma bana bir şey öğretilmeye çalışıldığını hissettiğim çok az hatıram var. Bunlardan birinde ikindi vakti gelen bir ekstansör tendon santral silip yaralanması için kıdemlim Murat ağabeyin Green adlı el cerrahisi kitabını müdahale odasına kadar getirip, ne yapılacağını bana gösterdiği günü sımsıcak hatırlıyorum. Aslında adı geçen Murat ağabey ile sonraki zamanlarda tatlı bir ilişkimiz olmadı ama bunda benim yapıp ettiklerimden ziyade onların önyargıları belirleyici oldu. Onun beni ne kadar sevdiğini hiç merak etmiyorum ve ben kalbimde ona karşı ciddi bir sevgi taşıdığımı ve sebebinin en çok da bu olay olduğunu biliyorum.

           Çok şey öğrendim. Bunları birine öğretmek heyecanı duymadım. Fakat kimseden de esirgemedim. Gerektiğinde verdim. Aslında çoğu insan bilgiye değer vermiyordu. Bilgiye değer vermeyenler sadece para ve otoriteye değer veren bir kişiliğe sahiptiler. Otorite dedikleri de kartondan kulelerdi. Bunu bile göremeyen insanlar bilgiye nasıl kıymet vereceklerdi. Bir gün her şeyin iyi sonlanacağına inancımı yitirmeden yoluma devam etmeye çalıştım. Yolun varacağı iyi bir yer  neresiydi? Bunun cevabını  Konstantin Kavafis’in İtaki adlı şiirinin İsmet Özel tarafından yapılan çevirisinde okumuştum.